12 Haziran 2016 Pazar

Meğer küçükken..


Bir süredir, küçükken görüp anlam veremediğim, yaş ilerleyince bayağı iyi çözümlemeler çıkardığım insan durumlarından birini düşünüyorum.

Uzun süredir görüşemeyen ağabeylerle kardeşler, babalarla oğullar, annelerle artık evlenip uzaklara taşınmış oğullar, dayılarla yeğenler, ablalarla küçük kız kardeşler filan bir araya gelince olan bir şeydi bu.

Önce bir sıcaklık yayılır, sarılınır, yanaklar, saçlar, eller öpülürdü. Ama ev içlerine girilip o kısacık süreler geçince, gözler birbirinden kaçırılmaya, sorulara verilen yanıtlar kısaltılmaya girişilir ve yatak yorganla tıka basa dolu sessiz odalara, dipteki balkonlara, mutfak köşelerine çekilmeler, "Ben bir turlayayım, kahveye bakayım bizim takım n'etmiş!" diye kendini dışarı atmalar başlardı. İç geçirmeler, "Off yaaa"lar, "Bir cigaran kaldı mı yenge?"ler, "Rahat dur oğlum, zaten canım burnumda. Dövdürme bana kendini!"ler...

Yav, n'olurdu da onca sevinç kısacık sürerdi? Anlayamazdım.. Alıp verilemeyen neydi? Oysa mektep kitaplarımız, ne başka aile görselleri sergiler, ne hoş iki-üç kuşaklı muhabbetleri yansıtır, ne şirin kuşak uyuşumu yansıtırdı. Sonra Şükran Güngörlü, Tevfik Gelenbeli, Müşfik ve Yıldız Kenterli o Uğurlugiller.. Yani o radyo skeçleri, çizgi romanlar ne şen şakrak ev hallerini aktarırdı. Aklım almazdı, o önce sözde özlem, sonra travma dolu buluşmaları. Madem onca gerilim olacaktı, ne demeye bir araya gelinirdi?

'Yengeç Sepeti' filmiydi sanırım. Göl kıyısında buluşulur, azıcık kavuşma sevinici geçince iyiden bir kapışılır, lakin sonunda birbirini anlayanlar çıkardı baba ile çocuklar arasından. Ben ise bozulmuştum bu öyküye ha. Bir benim tanıdıklar, iç içe olmanın sıcaklığını tutturamıyor sanırdım. Her yerde keyif çatılırken, benimkiler birbirini yiyor diye kayım kayım kaygılanırdım içten. Meğer...

Meğer küçükmüşüm. Kafa da, ruh da, deneyim dağarcığı da alamazmış. Sığmaz imiş bildiklerime, derin çatışmaların ardındaki küçük çatlaklar, ya da sıcacık görünen söyleşmelerin gizlediği derin yarılmalar. Yıllar bir de bu şaşırma kapasitesini genişletiyor zahir. Artık kafa, ruh, hatta deneyimler kataloğu öyle güzel kabul edip alıyor ki bu aykırılıkları. O kadar olur.