15 Aralık 2023 Cuma

Zihniyet ah zihniyet!

 Ne çok takmışızdır şu zihniyet işine. Bir meseleyi konuşanları düşünün. Büyük çoğunluğuna göre düzelmeyeceğine inandığımız ne varsa hepsinin gerisinde zihniyet vardır.

Zihniyet, yerleşmiş ve genelleşmiş değer yargıları ve kabullerin toplamıdır. Yerleşmiştir çünkü kolay kıpırdatamazsınız. Bırakın değiştirmeyi, kan ter içinde kalarak itip kaksanız dahi yerleştiği ortamda çok zor oynar. Hacıyatmaz gibidir mübarek, sallanır sallanır yerine döner! Bunun üstüne bir de genelleşmiştir. Bir zihniyet evden işyerine, eğlenmeden öğrenmeye her yerde kendini gösterir.  Bireyselde, toplumsalda, ha resmiyette ha özel yaşamda, fark etmez.

Zihniyet kendini küçük, ilk anda önemsiz görünen işaretlerle gösterir. O işaretin gerisinde ne vardır azıcık düşünün, örtük de olsa bir zihniyet usulca kendini gösterecektir. “Merhaba. Yine ben!” diyebilir.


İşlevi kalmamış, gösterdiklerinin yerinde yeller esen tabelalar. Buyurun şu yukarıdakine bakalım. Yıllar önce kapatılmış bir PTT şubesinin yolunu gösterir pırıl pırıl bir tabela. Hep gözüme çarpar.  Şubeyi kapatanlar sökülmesine gerek duymaz. Aylar, yıllar geçer kaldırılmaz. Kaldırılmasını isteyen çıkmaz. Herhalde pek dikkat de çekmez.

Olasıdır ki, o tabelalar yerlerinde dururken de kimsenin baktığı, okuduğu, dikkate aldığı yoktur. Bir de “Yerinde kalsa kime zararı var?” deyip yanından geçiliveriyordur.  Yazıya, yazılı olana, yazılıp bırakılana ilginin azlığı zihniyetin izini taşıyor mudur acaba? Okumanın, kuralın, yazının, doğru bilginin önemsizliği, buna karşılık birilerinin sözüyle hareket etmenin ya da 'kalabalık ne yapıyorsa onu tekrar etmek' yeter. İşte bu zihniyetinden olmasın?

“Bükemediğin eli öpeceksin.” zihniyet örneğini söylemeden geçemem. Bir hocamın vaktinde bu söz için dediği gibi, “El bükmekle el öpmekten başka seçenek olmayışının kabulü” değil midir bu? Otoriter bir zihniyeti benimsemiş olmaya inanmanın, güçlüden yana çıkmaktan başka yol bilmemenin sonucudur bence. 

Celal Şahin’in unutulmaz taşlama sözlerinden bir bölümüdür bu üstteki. “Adamını bulacaksın” başka bir tipik zihniyet.
Ne usul, ne öncelik, ne de plan.
Yalnız sözü geçen görevinde seni kayıracak bir insan.

Elbette zihniyetin her türlüsünü olumsuz görmek olmaz. Böyle yaparsak bir çıkmaz yol zihniyetine kapılmışız demektir. İnsan değerine saygıyı, vefayı, yardımlaşmayı, bilgeliği yücelten genel yargılar, önkabuller de var. İdeali için dürüstçe kişisel bedeller ödeyene, şehite, içtenlikli hayırsevere diğer özellikleri bir yana, başka bir gözle bakılır.

Zihniyet konusunda cesaretlendirici bir yön daha; zor da olsa zihniyetin değişme yolu açılabilir. Elbette bu, zaman ister. Albert Einstein “Önyargıları yok etmek, atom çekirdeğini parçalamaktan zordur” demiş. Öyle olsa da, zamanın törpüleyici, bükücü, en sonunda kırıp parçalayıcı etkisini bir kenara bırakamayız. Önce küçük küçük belli belirsiz olur zihniyet değişimi. Ancak kafayı takanlar fark eder bu safhada. Sonra hız kazanır ve katılmayanın kaybedeceği derecede yerleşivermiş farklı bir zihniyete yerini bırakır.

Tek tek temasla insanların zihniyetini değiştirmek zor. Ama bunun bir ölçü daha kolayı var. O da kitlesel davranışların doğurduğu iklimde zihniyetin zorlanması. Küçük kitleler halinde insanlar uydukça, hele bir de çevreye ses verirlerse zihniyet sarsılabilir. Kökleri fırtınada oynamış  dev ağaçlar gibi olur.

Sigara yasağı bunun bir örneği. 80’li yıllar öncesinde  kim derdi ki, dükkan sahibi müştersi yokken dahi, içerisi yerine kaldırıma çıkıp sigarasını tüttürecek? Ya da otobüs dolusu insan, 3-4 saatte bir mola verilesiye dek yanındakiyle muhabbetine sigarasız devam edebilecek? Yavaş yavaş okul bahçelerinden de uzaklaşılıyor, farkında mısınız? “Sigaramı yakarım dumanına bakarım, kime ne?” zihniyeti yerini mahcupca “Burada içiliyor mu acaba?” ile izin almaya, “Yapmayın n’olur, o kuytuya, o izbe yere kadar mı gideceğim?” yalvar yakarlarına vardı bu iş. Nasıl oldu? Kural, takip, ısrar, nezaket içinde topluluk baskısı, gerektiğinde uzun izahlarla.

“Elinde yalnız çekiç varsa hep çakılacak çivi ararsın.” dar bakışlı zihniyetin geri planında neyin yer aldığını güzel anlatır. Elindeki araçları, seçenekleri çoğaltmak. “Başka ne yapılabilir? Farkı ne olur?” sorusunun değeri büyük. Araçlar kültürün, o da zihniyetin temel taşlarındandır. Cep telefonları ile fotoğraf ve video çekme aracının, mahremiyet kültürüne neler getirdiği ortada.

Bankalarda “kuyrukmatik” adı takılan numara alma başladı başlayalı bir şeyler oldu, fark ettik mi?  Her yerde bir numara alma ve ekranda akan numaraları izleme adeti yer bulmaya başladı. İşini takip edecek olanlar, ite kaka araya dalmak yerine, önce numara verilen bankoyu arar oldu. Çağrı merkezi “Bekleyenler içinde otuzdördüncü sıradasınız” dediğinde kızgınlıkla duvara fırlatamayacağınz kadar –maalesef- pahalı bulduğunuz telefonunuz elinizde, çaresiz beklemek gerektiğini de kabul eder olduk.

Sigara yakma keyfinin aldığı yara ve sırasını bekleme sabrı zihniyetin küçük lekelenmeleri size önemsiz mi göründü? Unutmayalım ki, her uzun yolculuk ilk ve belki biraz da çekingen adımlarla başlar.

Bu yüzden bazenı dost söyleşilerine, “O dile getirecekleri zihniyet  var ya, işte onu yavaş yavaş yerinden etmenin çaresi ne olabilir?” düşünerek giderim.  Aklıma ilk “Neden ki?” diye sorgulamak gelir. Çünkü her zihniyetin gerisinde kendi hikayeleri var. Ama uzun, ama eski mi eski, ama çok karışık hatta kuşkulu olurlar. Yine de o hikayeler bir zihniyeti sapasağlam ayakta tutar.

Eleştirel akılla o hikayeler tanınabilir, anlaşılabilir, hatta kıyaslanıp zayıflatılması için sınanabilir. Buna girişmenin yaygınlaşması için, sıkça kapıldığımız “Eğitim şart” zihniyetini yetersiz buluyorum.  Eleştirel akılı yalnız okullarda, kişisel gelişim kurslarında öğrenmeye bırakmasak ne iyi ederiz. Zihniyetin gerisinde yatanı, onun da nedenini, hangi doğru sanılanları gördüğümüzü biraz konu etsek. “Nerede buna ayıracak zaman?” değil mi? Sakın bu da…