2 Haziran 2021 Çarşamba

Hemşerim Memleket Nere?

 Yıllar önce bir yazdı. Çalıştığım kuruma yurtdışından konuk bir Türk araştırmacı gelmişti.  Yedi sekiz yıl aradan sonra Türkiye’ye ilk ziyareti idi. Ankara’da birkaç hafta kalacak, yoğunlaştırılmış programla lisansüstü bir ders verecek, yapacağı bir iki sunumla da genç arkadaşları yeni araştırmalara yönlendirecekti.  Mezun olduğu bölümdeydi ve alanında tanınmış bir akademisyen olmasına karşın mütevazı, sıcakkanlı, dost biriydi. Arkadaşlığımız ilerledikçe söyleşilerimiz uzamaya başladı.  Laf döndü dolaştı ülkesindeki  son haftasında yapacaklarına geldi.  Çoluk çocuk ana babasının yanına,  Balıkesir’e geçip oradan yurtdışına dönüş yapacaklarını öğrendim.  Bunu duyunca ayrı bir sıcaklık duydum. Heyecanla benim de ana memleketimin Balıkesir olduğunu söyleyiverdim.  Karşılığı anında kararlı bir sesle  geldi:  “Yalnız ben Bandırmalıyım.”.  Yıllardır ülkesinden uzakta kalmış olgun biri, yetişip büyüdüğü  aynı il sınırları içinden, memleketinin  havasını az çok bilen birine, şaka yollu, “Dur bakalım. Hemşeri olmamız kolay mı öyle?” demek istiyordu. Biraz kırgınlık duysam da sonrasında düşündüm ve hocayı haklı buldum. Hemşerilik, benzersizlik yanı güçlü oldukça, özelleştikçe  hoşlanılan, keyif veren bir duygu.


İnsanlar birbirine yakın durmada, yardımcı olmada seçicidir. Bunun  anlaşılır nedenleri  var.  Kimin neyi , ne için istediğini bilmeden herkese  el uzatamayız. Ya bir zarar görürsek? Ama hemşerilik başka. O sözcük geçince,  aklıma önce yardımlaşma  gelir.  Hemşerilik dayanışmacılıktır. Aynı yörenin, aynı köyün insanı, yüz yüze bakmanın getirdiği karşılıklı alışverişten ötürü müdür, tanışıklığın yarattığı bağ yüzünden midir, yoksa halden iyi anlar olmaktan mı, iyi ve kötü zamanında yan yana durur.  Belki kent yaşamına bir iki kuşakta  uymuş olanlara yabancı gelecek, ama yine de yerleşimlerin hemşerilik bağlarıyla belirlendiği mahalleleri bilmeyenimiz yoktur.  Hele ki, şirin bahçelerinde biber kurutulan, salça kaynatılan, kışları odun sobasıyla ısınılan küçük kentin gecekondularında.

Hemşerilik değer biriktirmek, değerleri olmaktır. Değer ne? En yalın tanımıyla bir anlamı olan, anlamına bir karşılık biçilen varlık. Güzel atasözü bir değerdir örneğin. Beğenilen bir atasözünü  dinleyip, anlamak için zaman ayırasımız, zor da olsa akılda tutasımız gelir. Böylece biçtiğimiz değerine uygun karşılığı veririz.  

Deyimler, yemekler, türküler, alışkanlıklar, davranışlar..  Hemşerilik değerleri işte böyle şeyler.  Erzurumlunun çayı, Urfalının çiğ köftesi, kuzeyin mısır ekmeği, Trakyalının “ilk H" yi yutuşu, yaren ve ferfene, o güzelim Esmerim türküsü.. Yöre kültürü deriz, ama bunlarla yaratılan hemşerilik bağıdır asıl. Hiç olmayacak uzak yerde bir yanık odun kokusu duyarsınız, durduk yerde aklınıza tandırı getirir. Elinizde değildir, burnunuzun direği sızlar.  Çünkü o sizin için memleket değeridir. 

Hemşerilerin değerleri ortak olur. Çünkü benzer koşullarda  uzunca bir süre aynı kodlarla davranan toplulukta,  uyum sağlamaya gayret ederek yaşanmıştır. Değerler, ortaklıklar yüceltilerek, haz duyularak yerleşir.  Dolayısıyla her insanın gönlünde, diğerlerinin  yanı sıra hemşerilik aracılığıyla gelen, başka yerlerde daha az rastlanır değerler de bulunabilir. Hemşerilik, böylelikle, değerleri hem çeşitlendirir, hem de değer olan varlıkları derinleştirir. Yabani otlar değer olur, süsleme değer olur; fıkralara, söylencelere, haykırışlara,  kahramanlıklara değer verilir.

İyi de, bunların ne önemi var ki? Değer olmuş olmamış ne fark eder? Değerler eylemimizin belirleyicileridir. Kanımca değer, beklendik davranışı getirir, belirsizliği, istikrarsızlığı giderir, güven vericidir, süzülmüş bir ahlakı doğurmaya katkı yapar ve hayata duygular üzerinden büyük hazlar katar.  Günümüzde bazı  araştırmalar, değerlerin aşındığını ve bu yüzden toplum yaşamında nemelazımcı, benmerkezci, hırsının kurbanı kişiliklerin arttığını, yozlaşmanın yaygınlaştığını  gösteriyor. Birbirine “sağdıç”, “kirve”, “yaren”, “dadaş” diyen hemşeriler, artık yanıltılmayacaklarına, kandırılmayacaklarına, yakınlık göreceklerine inanır. Çünkü bunlar değer verilen karakter özelliklerini anıştırır.
https://www.gazetepusula.net/2019/08/23/sagdic-gecesi-dugunleri-renklendiriyor/  adresinden alındı

Hemşerilik bir de özgüven kazandırır insana. Bir bakıma kendini var ettiği iç evrenidir insanın. Yalnız başına da olsa, duygularında  dengeyi, ruhunda coşkuyu, sezgilerinde keskinliği sağlayanlardan biri  insandaki o hemşerilik bilincidir. Kafası attı mı, bir memleket türküsü gelir aklına; sabrı taşacak gibi oldu mu hemşeriler arasında söylenegelen bir hikayeyi  anımsar; kendini önemsiz duyumsadığında aklına hemşerileri arasındaki statüsünü getirir; bazı keyif kaçışlarını yöresinin tarhanasının kokusuyla yatıştıracağını bilir.

Modası geçmiş bir duygudaşlık mı hemşerilik? Bir tür kabilecilik mi sayılır? "Zamanlar değişti. Doğduğumuz yerin değil, doyduğumuz yerin insanıyız.” mı diyorsunuz? Neden öyle olsun? Her şey çok sık gelip geçiyor, alışkanlıklara fırsat bırakılmıyor gibi mi? Geçenlerde saygın (çok da beğendiğim) bir toplumbilim uzmanı TV yorumcusunun söylediği gibi, hemşerilik temel haklara saygıyla, ötekine anlayış göstermeyle ve  demokrasiyle çelişir mi?

Bu iş, aynı yerde doğup, büyüyüp sürdürülen, tekrarlanan bir yaşamın katılığını gerektirmiyor ki. Hemşerilik her şey bir yana, bir topluluk kültürü ise, o kültürü yaratmak, elbirliğiyle güncelleme esnekliğini göstermek, yeni gelenlere tanıtıp güzelliklerini aktarmakla da hemşerilik yaratılabilir. Aslında doyduğumuz yerler sık sık değiştiği için, hemşerilikten getirdiğimiz, alışkın olduğumuz değerleri eleştirir, düzeltir, başka değerlerle birleştirerek zenginleştirebiliriz. Kayserili ile orada yaşarken tattığı yağlamadan, Trabzonlu ile komşusunda ikram edilen mıhlamadan konuşmak zenginlik değilse nedir?

Fırsatlar tükenmez. Bakın komşuluk da bir tür hemşerilik. Mahallenizdeki kavşakta otomobil sürücüleri karşıdan karşıya geçen yayaya gülümseyip başını eğerek zarif hareketiyle yolu gösteriyor mu? Her sürücünün değil, ama birilerinin böyle yaptığı oluyor mu? Yaya da bu değere el sallayarak karşılık veriyor mu? Bu alışkanığı benimsiyor, ağır ağır ve ısrarla yerleştirebiliyor muyuz? Evet ise, buyrun size  mahalle hemşeriliği işte.
 


 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder