2 Şubat 2022 Çarşamba

Bir başlasın da...

 

Başlanıp bitirilmeyen ne çok şey var etrafımızda. Heyecanla başlamış ama yarım bile değil biraz yapılıp bırakılmış onca girişimi, işyerini, projeyi, ilişkiyi, oluşumu, grubu görüp de üzülmemek elde midir? Üzüntü iki nedenledir: başlamak için gereken emek ve özveri az değildir bir defa. Yazık! Yarım bırakılınca bir sürü şeye yazık olur, çünkü boşa gitmişlerdir. İkincisi, ileri atılım yapılacaksa çekirdeğinde bireysel öncüler, kafa yoran, gönül veren vardır. Günlük yaşayışlarının dışına taşan, fazladan uğraş veren, araştıran insanlardır bunlar. Bu az sayıdaki insanın başladıkları, erken çağında çürüyüp terk edilirse, başka alanlarda yeniye girişmek isteyenlerin cesareti gitgide daha derin kırıklarla ölür. İnsan ve toplum sorunlarını çözmek, arzuların daha çok yerine getirilmesi demek olan ilerleme tökezler; kimse zaman içinde rahat edilebileceğine inanmaz olur.

“Başlamak bitirmenin yarısıdır” denir. Doğru da, o, çekilecek zorluğun çoğunun başlangıçta olduğu anlamına gelmez.  Benim yorumum şudur: bitime varılabildiğinde başlanan niyetin ancak yarısının ele geçebilir. O da nasıl? Bitime erişebilinirse. Her işin asıl zorluğu başlandığı andaki beklentilerle sürdürülmesidir. Bitime doğru yol alınırken çoğu durumda başlanan niyetten gitgide hayal edilenden uzağa düşülür. Çünkü yürünen yolda akla gelmedik engeller vardır. Her engel, en baştaki umudu biraz daha kırpar, başlarken ne kadar özgün düşünürsek düşünelim her  adım bizi biraz daha olağan olana, herkesin yapmakta olduğuna, standarta yanaştırır; yenilik can çekişir, ağır ağır yok oluşa gider.  YA arzumuz? Çözüm? Başka bahara kalır. Tüketiciye sunmayı niyet ettiğiniz Hamsiköy sütlacı her yerdeki gibi daha çok nişasta kokmaya ve pelte kıvamında (ninem “titrek” derdi böyle sütlaca) olmaya,  yepyeni anlayışla yürüyecek emlakçiliğimiz gitgide komisyon pazarlıkçılığına dönüşmeye başlar. Oysa girişirken hiç de öyle olsun istenmemiştir.

Ya devamı getirme becerisine güvenimiz? İşte orası kuşkuludur.  “.. ama gözü yemiyor.” deriz. Göz organımız ile yemek eylemi.. Nedir bunun asıl anlamı? Arkasını göremediğimizi anlatmak isteriz, önümüzde dikilen koca bir sorun yığınının aşıp ardındakine gözle dahi erişemediğimizi vurgularız. Devamını getiremeyecetir. Her heves dolu başlangıç yapanın başına dağ gibi dertler gelir diye endişeleniriz.

“Hele bir başla sen.”. “Ah biri şuna başlayacak ki.”. Bir başkası başlasın da, sonrası nasıl olsa bizim değil, onun derdi olacaktır. Birilerinin başlamasına bunca düşkünlüğümüze karşın devamlılığa, sürdürülebilirliğe pek yüz vermeyişimiz nedendir? Bana kalırsa, yaşamın çetrefil ortamıyla başetmede yetersiz oluşumuz. Başlarken farklı, iş yürüdükçe bambaşka bir ortamda olunacaktır. İşin sırrı şuradadır: Öngörememek, hazırlıksızlık.. Başlanacak yerin bir “yerel iklimi” olduğunu anlamadan, dünyayı yalnız kendi hikayelerimiz ve düşlerimizden ibaret sanmamız.. Düşlere bir de planlama eşlik etse, ne iyi ederiz.

Ama gerçek anlamında plan. O planı yapamamanın gerisinde belirsizlik duygusu, örgütlenmesizlik ve eşitsiz söz hakkı, yani gerçek manada adil olmaktan kaçınma vardır. “Hele bir yola çıkalım. Kervan yolda düzülür”. Belirsizlik için çaremiz “Allah kerim!” dir. Oysa belirsizlik işbirliğiyle ve seçenekleri tek tek bulup çıkarmakla azaltılır. İşbirliği ve seçenekler yaratmak ise örgütlenmenin görev bölüşümü, farklı bakışları ciddiye almakla olasıdır.  Görev bölüşümü ve farklı bakışlara önem vermenin altında ne yatar? Eşitler arasında sözün ve karar almanın hakça dağılımı.

Başlamayı bekler olmak hep kurtarıcı arar yapıyor bizi.  Bir kurtarıcımız olsa ve nereden başlayacağımızı bir gösterse, gerisi gelir, evvelallah biz getiririz. Ama kurtarıcıyı beklemekle kalırız.  Kurtarıcıyı oluşturmak, planlamasında kurtarıcının işini kolaylaştırmak, başlangıcı bizzat ve elele yaratmak akla gelmez. 


Sakın burada anlattıklarım asla başlangıç yapmayalım  diye anlaşılmasın.

Diyeceğim şu: “Bir başlasın da” ile “Başlayayım bakalım” demek arasında dünya kadar fark var.
“Başlasın”, “Başlansın” yerine,  bunların tam tersine “Olur.   Başlayalım”, “Başlaman için ne yapabiliriz?”, “Dediğine başladık diyelim, haydi gel ya sonra konusuna  bir göz atalım.” ile yaklaşalım bence, olur mu?.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder