1 Şubat 2014 Cumartesi

Seçenekler

Geçen gün kalabalıkça bir toplantıda teknik çözümlerde çeşitlilik olabileceğini söylemeye kalktım. Maksat aynıdır diye, emek verilip kotarılmış her türden hesap kabul göremezdi. Uçuyor diye her kuşun eti yenemezdi. Anlatmaya çalıştığım, farklı görüşlerin olmasıyla kaçınılmaz çatışmaların ortaya çıkabileceği, bu farklılıkları değerlendirmek için bakış açısının, vizyonun baştan bilinmesinin gerekliliğiydi.

Hay söylemez olaymışım. Bana hemen "Elimizde sorun var. Bir çözüm olur mu olmaz mı, onu söyleyin yeter. Gerisi, yani nasıl uygulanacağı başka bir sorun." karşılığı verildi. İyi de, ya "Nasıl uygulanacağı" da çözümün içinde yer alması gereken bir şeyse? Nasıl kullanılacağı bilinmeden her nehir geçişine ille de üzerinde vızır vızır araç akacak bir asma köprü mü inşa ederiz? 

Karayoluyla Ankara-İzmir seyahatini ele alalım. Ankara'dan otobüse atlayıp İzmir'e gidebilirim ama hemen, rahatlığına ve keyfine bakmadan mı; yok gündüz gözüyle etrafı göre göre, tek sıra koltuklu bir otobüsle ve belki de Afyon'da bir gece geçirip kaplıca keyfi çatarak ertesi sabaha kiralık bir otomobille devam ederken yan yollarda Lidya uygarlığının izlerini fotoğraflayarak mı? İkisi de olabilir mi? Neden olmasın? Başka seçenekler de yaratılabilir. Ama her seçenek ayrı emek harcamayı, vakit ayırmayı, sorup soruşturmayı, hatta bazı harcamaları gerektirir. Sonra bunca çok seçenekten biri beğenilir ve beğenilmeyip bir kıyıda bırakılanlar için yaptıklarınla kalırsın. Nasıl bir seyahat istediğini baştan bilmemenin -küçük de olsa- bir bedeli vardır: seçenekli olmanın, bir bakıma, özgürlüğün bedeli. 

Sonra düşündüm ki seçeneklerin varlığı ne çok şeyde kendini gösteriyormuş meğer. Bakın şimdi, yapabileceğin çok sayıda seçenek, özgürlüğün; seçenekleri bütün ayrıntılarıyla eksiksiz yanlışsız anlamak eşitliğin; hak ettikleri gerçek değerleriyle karşılaştırma yapabilmek adaletin; sonuçta seçileni -her ne ise o- kabul edilmiş görmek demokrasinin tanımlarına yakın duruyor. Seçeneklerin olabildiğini anlamamak stratejik düşünmenin gerekliliğine inanmamayı, seçenek yaratamamak plansızlığı, seçenekleri benimsetmeye uğraşmamak politikasızlığı ve nihayet seçeneklerin yaşamasını benimsememek totaliterliği doğuruyor.

Ya açık yürekle sorgulamanın, ahlakın, belirsizliğin, hatta evrimin gerisinde ne var?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder